Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 28.02.2024 tarihinde vermiş olduğu karar ile Konkordato müessesesini ve konkordatonun süreci içerisinde yapılması gerekenleri ayrıntılı olarak açıklamıştır.
Özellikle bu kararda “27. Konkordato talebi ile birlikte mühlet hükümlerinin devreye girmesi ve bu süreçte alacaklıların alacaklarını tahsil edememeleri nedeniyle katlandıkları sürecin karşılığı olarak borçlunun da mümkün olan surette kaynakları ile borçlarını ödemesi beklenmektedir.” denilmek suretiyle alacaklıların hakları ile borçlunun hakları arasında bir denge gözettiğini belirtmektedir.
Ayrıca bu kararda;
“28. Borçlunun alacaklılara daha kısa zamanda ve daha fazla miktarda ödeme yapma imkânı varken, alacaklıların aleyhine bir ödeme planının tasdiki uygun değildir. Nitekim konkordato kurumu, borçlunun faaliyetlerine devamını sağlamak ile birlikte alacaklıların da tatmini yolu olup, borçluya konkordatonun amacı dışında bir finansman enstrümanı niteliğinde projenin tasdik edilmesi mümkün değildir.
29. Bununla birlikte borçlunun vade konkordatosu talep ederken de büyük bir hareket alanına sahip olduğundan söz edilemez. Borçluya vade konkordatosu yoluyla da olsa uzun yıllar faizden kurtulmasını sağlayacak biçimde konkordato imkânının tanınmayacağı açıktır.”
Hususları da belirtilerek borçlunun faaliyetlerinin devamı ile alacaklarının tatmini ortak bir değer olarak görülmeli ve her ikisinin de eşit bir şekilde sağlanmasının önemi anlatılmaktadır.
Bu kararda ayrıca borçluya ödemesiz dönem sunmadan makul bir faizin teklif edilmesi ve firmanın konkordatodan çıkış yolu olarak sunduğu projenin geçekçi olması üzerinde de durulmaktadır.
Çok detaylı hususların belirtildiği Yargıtay Genel Kurulunun 28.02.2024 Tarihli 2023/6-1045 E. ve 2024/139 K. Sayılı kararın Gerekçe kısmını aşağıda paylaşıyorum.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı Gerekçe Kısmı:
1. Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle konkordatoya ilişkin açıklama yapılmasında yarar bulunmaktadır.
2. Konkordato, borçlarını vadesi geldiği hâlde ödeyemeyen ya da herhangi bir borçlunun, borcun belirli koşullarda ödenmesi için alacaklılarıyla anlaştığı ve yetkili ticaret mahkemesinin onayı ile geçerlilik kazanan hukuki çözüm işlemidir (Türk Hukuk Lûgatı, Türk Hukuk Kurumu, Cilt I, Ankara 2021, s. 709).
3. Konkordato 2004 sayılı Kanun’da tanımlanmamış ise de; öğretide konkordato, dürüst bir borçlunun belli bir zaman kesiti içerisindeki bütün adi borçlarının alacaklılar tarafından kanunda gösterilen nitelikli çoğunlukla kabul edilmesi ve yetkili makamın (mahkemenin) onayı ile gerçekleşen ve borçlunun borcun bir kesiminden kurtulmasını ve/veya ödeme şeklinin borçlu yararına değişmesini sağlayan, haciz ve iflâs gibi klasik ve borçlu bakımından sert cebri icra yöntemlerinin yerine ikame edilmiş bir kolektif icra biçimidir (B. Kuru, İcra İflas Hukuku, C. IV, İstanbul 1997, s. 3585; Süha Tanrıver, A. Deynekli, Konkordatonun Tasdiki, Ankara 1996, s. 29; S. Kale, Sorularla Konkordato (İflas Dışı ve İflas İçi Adi Konkordato), İstanbul 2017, s. 2; H. Pekcanıtez, Güray Erdönmez, 7101 Sayılı Kanun Çerçevesinde Konkortado, İstanbul 2018, s. 4; Sümer Altay, A. Eskiocak, Konkordato ve Yeniden Yapılanma Hukuku, İstanbul 2019, s. 10, 15).
4. Konkordato kurumu ile ilgili farklı ayrımlar yapılmaktadır. Bunlardan ilki, mahkeme dışı ve mahkeme içi konkordato ayrımıdır. Mahkeme içi konkordato içeriğine göre vade, tenzilat ve karma konkordato olarak ayrılmaktadır. Sözü geçen sınıflandırmaya göre, borçlunun borcunu tam olarak ödemeyi vaat etmesi ve bunun için alacaklıların borçluya ödeme süresi tanımaları veya borcun itfasını takside bağlamaları hâlinde vade konkordatosu; borçlunun borçlarının belli bir yüzdesini ödemeyi taahhüt ettiği ve alacaklıların da kalan alacaklarından vazgeçtiği durumda tenzilat konkordatosu; tenzilat ve vade konkordatosunun bir araya getirilmesiyle teşekkül eden konkordatoya ise karma (bileşik) konkordato denilmektedir. Yapıldığı zamana göre ise; iflâsa tâbi olmayan borçlular ile iflâsa tâbi borçlulardan henüz iflâsına karar verilmeyenlerle yapılan konkordatoya iflâs dışı konkordato; müflisin teklif ettiği konkordatoya ise iflâs içi konkordato denilmektedir.
5. Konkordato konusunda yapılan diğer bir ayrım ise, adi (alelade) konkordato ve mal varlığının terki suretiyle konkordatodur. Mal varlığının terki suretiyle konkordato türünde, borçlunun mali durumunun iyileşmesi ve işletmenin faaliyetine devam etmesi amaçlanmaz. Mal varlığının terki suretiyle konkordatonun iki şekilde yapılacağı kabul edilmektedir. Bunlardan ilki, borçlunun mal varlığı üzerindeki tasarruf yetkisini alacaklılara bırakması ve alacaklıların da borçlunun mal varlığını satarak ele geçen paradan alacaklarını tahsil etmeleridir. Mal varlığının terki suretiyle konkordatonun diğer bir görünüm şekli ise, belirli vadelerde alacaklılara ödeme yapması kaydıyla, mal varlığının tamamının ve bir kısmının üçüncü kişiye devredilmesidir. Bu ihtimalde, alacaklılar alacaklarını borçlunun mal varlığının üçüncü kişiye devrinden elde edilen parayla tahsil etmektedirler. Mal varlığının terki suretiyle konkordatoda borçlu borçlarını belli şartlar dâhilinde ödemeyi değil, mal varlığının aktifi üzerindeki tasarruf yetkisini alacaklılara (veya üçüncü kişiye) devretmeyi teklif etmektedir. Mal varlığının terki suretiyle konkordatoya niteliğine aykırı düşmedikçe adi konkordatonun hükümleri (2004 sayılı Kanun md. 285 ilâ 308/g) uygulanır (Pekcanitez/Erdönmez s. 6 vd.).
6. Mahkeme içi adi konkordato 2004 sayılı Kanun’un 285 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş ve konkordatoya başvurabilecek kişiler 2004 sayılı Kanun’un 285 inci maddesinde “herhangi bir borçlu” denilerek açıklanmıştır. Kanunun bu ifadesi karşısında tüzel kişiler ile tacir olup olmadığına bakılmaksızın bütün gerçek kişilerin konkordatoya başvurabileceği anlaşılmaktadır. 2004 sayılı Kanun’un 285/2 inci maddesindeki düzenleme uyarınca konkordatoya başvuru imkânı sadece borçluya tanınmamıştır. İflâs talebinde bulunabilecek her alacaklı da gerekçeli bir dilekçe ile borçlu hakkında konkordato işlemlerinin başlatılmasını isteyebilir.
7. Konkordato talep eden borçlu veya iflâsını isteyebileceği borçlusu hakkında konkordato talep eden alacaklı, bir nüsha olarak düzenlenen dilekçe, konkordato ön projesi, ayrıntılı bilanço, gelir tablosu ve 2004 sayılı Kanun’un 286 ncı maddesinde sayılan diğer belgeler ile birlikte asliye ticaret mahkemesine başvurarak üç aylık geçici konkordato mühleti verilmesi ister (2004 sayılı Kanun md. 285-287). Asliye ticaret mahkemesi 286 ncı maddede sayılan belgelerin eksiksiz olarak mevcut olduğunu belirlediği takdirde borçluya derhâl geçici üç aylık mühleti verir ve bir veya işin kapsamına göre üç kişiden oluşan komiser veya komiserler kurulu oluşturulur (2004 sayılı Kanun md. 287).
8. Borçlu, konkordato mühletinin kapsadığı ve mühlet hükümlerinin devam ettiği dönem içerisinde komiserin denetimi altında 7101 sayılı Kanun ile değişik 2004 sayılı Kanun’un 297 nci maddesinin öngördüğü sınırlamalar içerisinde mal varlığı üzerinde tasarrufta bulunmak imkânını kural olarak muhafaza eder.
9. Asliye ticaret mahkemesi komiserin veya borçlunun makul sebeplere dayalı talebi üzerine geçici mühleti en fazla iki ay daha uzatarak, geçici mühlet süresini beş aya yükseltebilir.
10. Geçici mühletin ilanı ve ilgili kurumlara bildirilmesinden itibaren, alacaklılar ilândan başlayarak yedi gün içerisinde borçluya kesin mühlet verilmesini gerektiren durum bulunmadığını delilleri ile birlikte ileri sürerek konkordato talebinin reddini isteyebilirler (2004 sayılı Kanun md. 288).
11. Geçici mühlet içinde mahkeme borçluyu ve varsa konkordato talep eden alacaklıyı duruşmaya davet eder. Bu süreçte geçici komiser duruşmadan önce raporunu mahkemeye ibraz eder. Mahkeme yapacağı değerlendirmede itiraz eden alacaklıların dilekçelerinde ileri sürdükleri itiraz sebeplerini de dikkate alır (2004 sayılı Kanun md. 289/2).
12. Konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün görülmesi hâlinde borçluya bir yıllık kesin mühlet verilir (2004 sayılı Kanun md. 289/3). Gerekiyorsa geçici komiser veya komiserler değiştirilerek yeni bir görevlendirme yapılabilir veya geçici komiserlerin görevine devam etmesine karar verilerek dosya komisere teslim edilir.
13. Konkordatonun geçici mühlet içerisinde başarıya ulaşmayacağına kanaat getirilmişse, borçluya kesin mühlet verilmez ve konkordato talebinin reddi doğrultusunda karar oluşturulur. Kesin mühlet verilmesine, kesin mühletin uzatılmasına ve kesin mühletin kaldırılarak konkordato talebinin reddine dair kararlar 2004 sayılı Kanun’un 288 inci maddesi uyarınca ilân edilir ve ilgili yerlere bildirilir.
14. G.k arz eden özel durumlarda kesin mühlet, komiserin bu durumu açıklayan gerekçeli raporu ve talebi üzerine mahkemece altı ay daha uzatılabilir (2004 sayılı Kanun md. 289/5).
15. Mahkemece, kesin mühlet içinde uygun görülecek bir zamanda yedi alacaklıyı geçmemek, herhangi bir ücret takdir edilmemek ve tek sayıda olmak koşuluyla ayrıca bir alacaklılar kurulu oluşturulabilir. Bu durumda, alacaklıları hukukî nitelik itibariyle birbirinden farklı alacaklı sınıfları ve varsa rehinli alacaklılar, alacaklılar kurulunda hakkaniyete uygun şekilde temsil edilir. Bu konuda komiserin de görüşü alınır (2004 sayılı Kanun md. 289/4).
16. Kesin mühlet içerisinde komiser, konkordatonun hazırlanmasına ilişkin işlemleri gerçekleştirir. Kısaca belirtmek gerekirse, bunlar aktif ve pasifin tespit edilerek aktif defterlerinin tutulması ve değerlerinin takdiri, alacakların bildirilmesi için 2004 sayılı Kanun’un 288 inci maddesine göre ilân yapılması, borçlunun yazdırılan alacaklara tamamen veya kısmen kabul veya red şeklinde beyanlarının alınması (2004 sayılı Kanun md. 299), çekişmeli alacaklar hakkında dosyanın asliye ticaret mahkemesine sunularak bu alacaklar hakkında konkordato oylamasına katılıp katılmayacakları bakımından karar alınması, rehinli alacak müzakerelerinin yapılması, alacaklılar toplantısı ve oylamaların tutanakla tespiti (2004 sayılı Kanun md. 302), alacakların geçerli ve sağlıklı olup olmadıklarının borçlunun ticari defterlerinin incelenmesi suretiyle tespiti ve bu konuda oluşan kanaatin ticaret mahkemesine sunulan raporda belirtilmesi ve konkordato mühleti içerisinde dosyanın asliye ticaret mahkemesine konkordatonun tasdiki veya reddine karar verilmek üzere sunulması ve sonuçta asliye ticaret mahkemesinin duruşma günü ilân ederek, komiseri dinleyerek, gerektiğinde bilirkişi incelemesi yaptırarak, tasdik veya red kararı vermesidir. Bununla birlikte belirtmek gerekir ki, borçlu iflâsa tabi ise, konkordatonun reddi ve doğrudan iflâs sebeplerinin varlığı hâlinde borçlunun iflâsının açılmasına da karar verilecektir.
17. Konkordatonun tasdiki için aranan şartlar 2004 sayılı Kanun’un 305 inci maddesinde belirtilmiş olup, buna göre; konkordato projesinin 2004 sayılı Kanun’un 302 nci maddesinde öngörülen çoğunlukla kabul edilmiş olması (kaydedilmiş olan alacaklıların ve alacakların yarısını veya kaydedilmiş olan alacaklıların dörtte birini ve alacakların üçte ikisini aşan çoğunluk) ile birlikte teklif edilen tutarın borçlunun iflâsı hâlinde alacaklıların eline geçebilecek muhtemel miktardan fazla olacağının anlaşılması, konkordatoda teklif edilen tutarın borçlunun kaynakları ile orantılı olması, 2004 sayılı Kanun’un 206 ncı maddesinin 1 inci fıkrasındaki imtiyazlı alacaklıların alacaklarının tam olarak ödenmesinin ve mühlet içinde komiserin izniyle akdedilmiş borçların ifasının, alacaklı bundan açıkça vazgeçmedikçe yeterli teminata bağlanmış olması ve konkordatonun tasdikinin gerektirdiği yargılama giderleri ile alacaklılara ödenmesi kararlaştırılan para üzerinden alınması gereken harcın tasdik kararından önce mahkeme veznesine depo edilmesi gerekir.
18. Konkordatonun tasdikine ilişkin karar İİK’nın 288 inci maddesi uyarınca ilan edilecek ve kesin ödeme projesinin tasdik ilânı gereğince onun yönetiminde uygulanması için bir kayyım atanabilecektir (2004 sayılı Kanun md. 306).
19. Asliye ticaret mahkemesince kabul edilerek tasdik edilen konkordato, konkordato prosedürüne katılmayanlar (alacak kaydı yaptırmayanlar) da dâhil olmak koşuluyla tüm alacaklıları bağlar. Bu temel ilke “konkordatonun bütün alacaklılar için kural olarak zorunlu olması” şeklinde de ifade edilmektedir. Ancak rehinli alacaklarla bazı imtiyazlı ve kamusal alacaklar ve komiserin izniyle mühletten sonra doğan alacaklar bu kuralın istisnasını teşkil etmektedir (2004 sayılı Kanun md. 308/c-III). Bu kategoriye giren alacaklar konkordatodan kesinlikle etkilenmeyip tümüyle ödenmesi gerekir. Çünkü Kanun, konkordatonun borçlu ile alacağı rüçhanlı olmayan alacaklılar arasında akdedilebileceğini öngörmüş, rüçhanlı alacaklıları konkordatodan istisna tutmuştur.
20. Konkordatonun taraflar için bağlayıcı hâle gelmesi, geçici mühlet kararından önce başlamış takiplerde konulan ve henüz paraya çevrilmemiş olan hacizleri hükümden düşürür (2004 sayılı Kanun md. 308/ç). Borçlu mühletten önce doğan borçlarını, mahkemece tasdik edilen konkordato projesinde öngörülen ödeme planı çerçevesinde ödemek imkânına kavuşur. Bu itibarla konkordato, borcun yenilenmesini gerektirmemekte, ancak ödeme şekil ve şartlarında önemli değişiklikler meydana getirmektedir. Bu değişikliğin şeklini ve içeriğini, asliye ticaret mahkemesince tasdik edilerek kesinleşen konkordato ödeme projesi belirler. Bu açıklamalara göre borçlu, mühletten önce doğan borçları için artık takip edilmemekte ve borçlarını ödeme konusunda fevkalâde elverişli bir hukuki statüye kavuşmaktadır. Bu bağlamda belirtmek gerekir ki, mühletten sonraki dönemde komiserin onayı olmadan borçlunun üstlendiği borçlar da konkordatoya tâbidir [(2004 sayılı Kanun md. 308/c-II) Altay/Eskiocak s. 44 vd.].
21. İcra ve İflas Kanunu’nun 305 inci maddesinde belirtilen konkordatonun tasdiki için aranan şartların yanında mahkemece Kanun’un öngördüğü iki ilkenin de dikkate alınması gerekmektedir. Bu ilkelerden birincisi 2004 sayılı Kanun’un 308/d maddesinde belirtilen ve borçlu tarafından alacaklılardan birine konkordato projesinde öngörülenden fazla olarak yapılan vaatlerin hükümsüz olmasıdır. Bu düzenleme alacaklılar arasında eşitlik ilkesinin dayanağını oluşturmaktadır [Kuru, s. 3818; Üstündağ, Saim: İflas Hukuku (İflas, Konkordato, İptal Davaları), İstanbul 2009, s. 261; Pekcanıtez/Erdönmez, s. 159; Altay/Eskiocak, s. 15].
22. Hükümsüzlük için borçlunun alacaklılarından birisini ya da bir kısmını konkordato projesine göre daha iyi konuma getirmeyi taahhüt etmesi gereklidir. Bunun klasik görünümü borçlu tarafından alacaklılarından birine konkordato projesinde öngörülenden fazla veya daha önce ödeme yapılacağı yönündeki vaat şeklinde gerçekleşir. Bu hükmün konuluş nedeni konkordatoda tüm alacaklılara eşit davranılması ve alacaklıları borçlunun mallarından alacaklarını eşit olarak tahsil edebilmelerini teminat altına almaktır (Pekcanıtez/Erdönmez, s. 159). Alacaklılar arasındaki eşitlik ilkesi uyarınca hiçbir alacaklı diğerinin aleyhine öncelik veya ayrıcalık elde edemeyecek, bu şekilde konkordatonun nisabında oyların manipüle edilmesinin önüne geçilmiş olacaktır.
23. Konkordatonun tasdiki sırasında mahkemece dikkate alınması gereken bir diğer ilke ise, konkordatonun kötüniyetle sakatlanmamasıdır. 2004 sayılı Kanun’un “ konkordatonun tamamen feshi” başlıklı 308/f maddesinde her alacaklının kötüniyetle sakatlanmış konkordatonun feshini tasdik kararını vermiş olan mahkemeden isteyebileceği düzenlenmiştir. Buna göre konkordatonun tasdikinden sonra kötüniyetin anlaşılması hâlinde konkordatonun feshi mümkün olup, bu durumda mahkemece konkordato isteminde bulunanın, tasdik aşamasında da iyiniyetli davranıp davranmadığı denetlenmeli, istemde bulunanın tasdik aşamasında kötüniyetli davranış içerisinde bulunduğunun tespit edilmesi durumunda mahkemece konkordato tasdik edilmemelidir.
24. Nitekim aynı ilkelere Hukuk Genel Kurulunun 11.10.2023 tarihli ve 2023/6-591 Esas, 2023/940 Karar, 03.03.2022 tarihli ve 2021/(15)6-772 Esas, 2022/240 Karar sayılı kararlarında da değinilmiştir.
25. Somut uyuşmazlıkla ilgili olarak konkordatonun tasdiki için aranan şartları düzenleyen 2004 sayılı Kanun’un 305/1-b maddesinde belirtilen “teklif edilen tutarın borçlunun kaynakları ile orantılı olması” şartına değinmek gerekmektedir.
26. 4949 sayılı Kanun’la değişiklikten önce bu şart “borçlunun serveti ile mütenasip bulunmak” şeklindeydi ve bu durumda en az iflâsı hâlinde elde edebileceği meblağı teklif etmiş olması şartı aranmaktaydı. S.i (mevcudu ile) orantılı olma şartı yerine kaynakları ile orantılı olma şartı getirildiğinden ve kaynak kavramı ödeme araçları ve temin edilebilecek her türlü finansal kaynağı ifade ettiğinden, teklifin borçlunun finansal kaynakları ile orantılı olup olmadığının araştırılması gerekir.
27. Burada belirtilen “orantılılık” şartı ile borçlunun mali imkânlarıyla, tüm alacaklıların alacaklarına adil ve uygun zamanda kavuşmalarını sağlamak amaçlanmaktadır. Konkordato talebi ile birlikte mühlet hükümlerinin devreye girmesi ve bu süreçte alacaklıların alacaklarını tahsil edememeleri nedeniyle katlandıkları sürecin karşılığı olarak borçlunun da mümkün olan surette kaynakları ile borçlarını ödemesi beklenmektedir.
28. Borçlunun alacaklılara daha kısa zamanda ve daha fazla miktarda ödeme yapma imkânı varken, alacaklıların aleyhine bir ödeme planının tasdiki uygun değildir. Nitekim konkordato kurumu, borçlunun faaliyetlerine devamını sağlamak ile birlikte alacaklıların da tatmini yolu olup, borçluya konkordatonun amacı dışında bir finansman enstrümanı niteliğinde projenin tasdik edilmesi mümkün değildir.
29. Bununla birlikte borçlunun vade konkordatosu talep ederken de büyük bir hareket alanına sahip olduğundan söz edilemez. Borçluya vade konkordatosu yoluyla da olsa uzun yıllar faizden kurtulmasını sağlayacak biçimde konkordato imkânının tanınmayacağı açıktır.
30. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; İlk Derece Mahkemesince, Er-Ne Çocuk Giyim ve Araç Gereçleri Konfeksiyon Tekstil Itriyat Paz. San. ve Tic. A.Ş. tarafından teklif edilen konkordato talebi üzerine talep eden şirketin konkordato projesinin tasdik talebinin kabulü ile konkordatoya tabi olan ve faiz içermeyen asıl alacağa ilişkin borcun ilk taksiti, tasdik kararından itibaren sekiz ay sonra başlamak üzere ilk yıl borcun %5’lik, borcun ikinci yıl %10’luk, üçüncü yıl %15’lik, dördüncü yıl %20’lik, beşinci yıl %25’lik ve altıncı yıl %25’lik kısmının alacaklılara garameten ödenmesine karar verilmiş olup, tasdik edilen konkordato projesi tenzilat ve vade konkordatosunun bir araya getirilmesiyle teşekkül eden karma (bileşik) konkordato niteliğindedir.
31. Dosya içerisinde yer alan projeye göre talep eden şirketin 2020-2027 yılları arasında 5.000.000,00 TL’den başlayarak her yıl beklenen satış rakamları yükseltilerek nihayetinde 2027 yılında 13.000.000,00 TL’lik satış rakamı belirlenmiş ise de nihai raporda bu rakamlara ulaşılabileceğine dair somut tespitlere yer verilmediği gibi, tasdik edilen projenin faiz içermemesi, projede hem sekiz ay ödemesiz dönem kararlaştırılması hem de ödemelerin altı yıl gibi uzun vadeye yayılması dikkate alındığında, konkordato talebinden sonra mühlet hükümlerinin sağladığı hukuki korumadan faydalanan borçlunun yeni bir süreden yararlandırılması anlamında olup yerinde olmadığı gibi tespit edilen ödeme süresi alacaklıları mağdur edecek ve konkordatonun amacı dışında finansman türü niteliğinde görülmekle söz konusu projesinin tasdikine karar verilmesi de doğru olmamıştır.
32. Bu durumda İlk Derece Mahkemesince talep eden şirketin borca batık olup olmadığı belirlendikten sonra 2004 sayılı Kanun’un 308 inci maddesi uyarınca şirketin borca batık olması hâlinde iflasına, aksi hâlde konkordato talebinin reddine karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken tasdik talebinin kabul edilmesi yerinde değildir.
33. Hâl böyle olunca direnme kararının Özel Daire bozma kararında belirtilen nedenlerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.